Yalnız Adam

 

Akşam vakti, saat beş suları...
Titreyen elleriyle sigarasını yaktı.
Çıkan dumanı seyrederken,
Sırtını elektrik direğine çoktan dayamıştı bile...

Hayatta kimsesi kalmamıştı Yalnız Adam'ın.
Deli diyordu ona çocuklar,
Hatta taşlıyorlardı acımasızca bazen...
Ama o tek kelime etmiyordu, kızmıyordu onlara...
Kimse bilmiyordu gündüzleri neredeydi, ne yapardı, nerede yaşardı Yalnız Adam,
Akşama doğru ortaya çıkardı sessizce...

Her akşam,
O kuytu köşedeki elektrik direğinin dibinde
Dünyada kalan tek dostunu bekliyordu bıkmadan, usanmadan.
Bir tek o yalnız bırakmıyordu Yalnız Adam'ı...

İşte bir saat daha geçmişti nihayet,
Havanın kararmasına da az kalmıştı
O sonbahar akşamında...
Hep merak ederlerdi kimi beklediğini.
Ama o söylemezdi, hep beklerdi.
“Gelecek” derdi...

Ellerinde kesekağıdına sarılmış şaraplarıyla
Yanından geçerken selam veren,
Sonra başka bir kuytuya doğru yollanan birkaç ayyaş dışında,
Varlığından haberdar pek kimse olmazdı etrafında akşamları...

İçmiyordu Yalnız Adam,
Sigarasının dumanıyla dertleşmek yetiyordu ona
Dostunu beklerken...
Saat altıyı biraz geçince,
İçindeki heyecan daha bir büyüyordu...
Gözleri parlıyordu Yalnız Adam'ın.
Bu gece de gelecekti dostu, emindi bundan.
Zaten o da olmasaydı
Nasıl dayanırdı yaşlı kalbi yalnızlığa?
Gençliğinde hiçbir şeyden korkmazdı,
Ama şimdi korkuyordu...
Ya gelmezse, ya o da terk ederse onu diğerleri gibi,
Ne yapardı o zaman?..

İrkildi birden...
Bir kediydi yanıbaşında beliren, belli ki o da yalnızdı...
Karşı duvarın dibindeki çöplerde arandı durdu dakikalarca.
Sonra gitti, yitiverdi karanlıkta bir başka çöplüğe doğru...
Yine sessizlik ve yalnızlık çöktü Yalnız Adam'ın üzerine...
Bir düdük sesi bozdu sessizliği; bekçiydi bu gelen.
Her akşam aynı saatte geçerdi buradan.
Konuşmazdı hiç Yalnız Adam'la,
Ama tanırdı onu, bilirdi...
Yalnız Adam gülümsedi, o her an gelebilirdi çünkü,
Hiç şaşmazdı saatleri, ne bekçinin ne de can dostunun...

Birden o geldi!..
İşte yine kavuşmuştu ona,
Tek can dostu, tek yoldaşı.
Belirivermişti gölgesi yine
Yanınca direkteki gece lambası...
Çok sevinmişti Yalnız Adam,
Sabaha kadar çok şey vardı anlatacak, dertleşecek...
O en sadık dostuydu,
Bazen üzülüyor, bazen seviniyordu onunla.
Oturuyorlardı direğin dibinde beraberce,
Dertleşiyorlardı bu vuslat zamanlarında
Her gece, her gece... Hece hece...

1993, İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder